2019 yılında Birleşik Krallık, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini yasalaştıran ilk büyük ekonomi oldu. O tarihten bu yana, küresel emisyonların yaklaşık %90’ını temsil eden 140’tan fazla ülke benzer taahhütlerde bulundu (UNEP, 2022). Kağıt üzerinde dünya, iklim krizine karşı birleşmiş gibi görünüyor. Hedef kulağa basit gelse de, bu dengeye ulaşmak siyasi, teknolojik ve etik açıdan ciddi zorluklar barındırır. İklim bilimci Kevin Anderson’un da ifade ettiği gibi: “Net sıfır, gerçek eylemleri ertelemek için bir sis perdesine dönüştü.”
Bu hedeflere yönelik temel eleştirilerden biri, özellikle karbon yakalama ve depolama (CCS) ile Doğrudan Hava Yakalama gibi negatif emisyon teknolojilerine aşırı bağımlılıktır. Climate Action Tracker’ın 2021 raporuna göre, pek çok ülkenin net sıfır taahhütleri kısa vadeli uygulama planlarından yoksun ve büyük ölçüde “gerçekçi olmayan karbon giderme düzeylerine” dayalıdır.
Bu teknolojiler gereken ölçek ve hızda devreye girmeyebilir. IPCC (2023),”karbon giderme teknolojilerine aşırı bağımlılık, önemli riskler ve belirsizlikler taşır.” uyarısında bulunmuştu. Başka bir deyişle, net sıfır planları çoğu zaman eylemi ileriye ötelemekten başka bir işe yaramayacak gibi görünüyor.
Sorunlu diğer bir alan ise karbon dengeleme uygulamalarının yaygınlığı. Birçok şirket ve hükümet, başka yerlerde ağaçlandırma ya da temiz enerji projelerine yatırım yaparak “karbon nötr” olduğunu ispat etmenin peşinde. Ancak oldukça sığ kalan bu uygulamalar, sorumluluğun dışsallaştırılması ve sahte ilerleme algısı yaratması nedeniyle ağır biçimde eleştiriliyor. Karbon dengeleme projeleri çoğu zaman şeffaflık, denetim ve kalıcılık gibi unsurlardan yoksun görünüyor.
The Guardian’ın 2023 tarihli araştırmasına göre, dünyanın en büyük karbon dengeleme sertifikasyon kuruluşunun verdiği yağmur ormanı offsetlerinin %90’ından fazlası büyük olasılıkla “hayali kredilerdi” ve gerçek iklim faydası sağlamamaktaydı.
İklim krizinde tarihsel sorumluluğa sahip olan zengin ülkeler, genellikle net sıfır stratejilerini tüketim alışkanlıklarını sorgulamadan ve gelişmekte olan ülkelere yeterli fon veya teknoloji transferi sağlamadan savunmaktadır. Bu sırada Küresel Güney’deki kırılgan topluluklar deniz seviyesi yükselmesi, kuraklık ve aşırı sıcaklarla çoktan yüzleşmektedir.
Climate Equity Monitor (2022) verilerine göre, birçok gelişmekte olan ülkenin net sıfır taahhütleri “koşullu” olup, iklim finansmanı ve adil yük paylaşımına bağlıdır. Bu unsurlar olmazsa, net sıfır hedefleri bir iş birliği aracı olmaktan çıkıp, jeopolitik bir pazarlık unsuruna dönüşebilir.
Net sıfır hedefleri özünde hatalı değildir. Şeffaf ara hedefler, yıllık karbon bütçeleri ve fosil yakıtların kademeli olarak devreden çıkarılması gibi somut önlemlerle desteklendiklerinde değerli bir rehber ilkeye dönüşebilirler.
Belki de asıl soru şu: “Net sıfır” hedeflerini ne zaman ilan ettiğimiz değil, bu hedefe hangi yapısal değişimlerle yaklaştığımız önemli. Enerji dönüşümü, ulaşım altyapısı, tarım politikaları ve tüketim alışkanlıkları gibi temel alanlarda somut ilerleme yoksa, net sıfır sadece bir zaman kazanma hamlesi olarak kalacak.
İklim aktivisti Greta Thunberg’in de sıkça vurguladığı gibi: “Ev yanıyor.” Bu nedenle net sıfır, geleceğe yönelik bir yangın merdiveni değil; bugüne dair bir acil durum planı olmak zorunda.
GÜNDEM
10 Temmuz 2025SPOR
10 Temmuz 2025GÜNDEM
10 Temmuz 2025SPOR
10 Temmuz 2025SPOR
10 Temmuz 2025GÜNDEM
10 Temmuz 2025GÜNDEM
10 Temmuz 2025